Perşembe, Haziran 10, 2010

Fatih-Harbiye/ devam

"Izdırabın verdiği intibah zamanlarında, kendi kendini aldatmak, başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar"


".....bunun için, babasına karşı gücenmiş ve kederli görünmeye karar verdi. Bu taze ihtiras, gayesine doğru, dişi bir canavar çevikliğiyle atlarken ezeceği ihtiyar kalbe tamamıyla kayıtsızdı.Belki o an için....."




Bizlerin de ihtirasla ezdiğimiz ihtiyar ve genç kalpler oluyor değil mi?.Belki fark ederek, belki etmeyerek...







"Ferit bir daha güldü:

- Evet, dedi, bizde medeniyet fikri, bir kültür meselesi olarak anlaşılmaz. Hele kadınlar bunu bir fantezinin hududu içinde görüyorlar. Fakat bence bu, daha iyi.

-Neden?

-Kadınlar, medeniyeti gözleriyle anlamaya mahkumdur. Bunlar, hakiki medeniyetçilerden daha bahtiyardırlar: şekillerle iktifa ederler ve renklerin değişmesi onları eğlendirir. Fakat hakiki terakkiye inanan, kültür sahibi bir İngiliz kızın sükutu hayalini düşün ! Her şeye vasıl olmuş, fakat hiçbir şey bulamamıştır. İçlerinde intihar edenler var. Bu daha fena. Zira onlar için medeniyet, cazip bir renkler aleminden ibaret değildir. Onlar bütün ümitlerini insanlığın muhteva olarak tekamülüne bağlamışlar ve büyük harp misaliyle de aldandıklarını anlamışlardır. Onlar ideal sahibidirler; bizimkiler fantezi düşkünü; onların aldanışı daha korkunçtur. "



Velhasıl, Fatih-Harbiye kitabı, Peyami Safa'nın özellikle gençler tarafından okunması gereken bir eseri..Batılılaşma ile kendi kültürümüz arasında gidip gelen bir gençliğin romanı..üstelik unuttuğumuz, çok latif bazı kelimeleri de hafızamıza kazandıran hoş bir dili var..bu kitaptan da aktarmak istediklerim bu kadar efendim...sevgilerimle
 
Foto: Ozan

Etiketler: ,

Fatih- Harbiye/ Zaaf anları hakkında bir not


M.Noraliya'nın Koltuğu'ndan sonra Peyami Safa'nın romanlarına kendimi kaptırdım. Fatih-Harbiye'nin daha ilk sayfalarından birindeki şu tespiti çok yerinde buldum:
"Zaaf anlarında, insanın can sıkıcı bir vakayı tahsis edemeyerek umumileştirmesi ve bir felaketi aynı seri içindeki bütün menfi ihtimallere teşmilederek hepsini hakikat gibi görmesi yüzünden Şinasi de Neriman'ın arkadaşı tarafından davet edilememesinin hususi sebeplerini araştıramıyor, bütün Darülelhan (Konservatuar) kızlarının kendisinden hoşlanmadığını zannetmeye kadar varıyordu"..



Öyleyse bir not düşeyim buraya


Zaaf anında "sakin olmalı"..ortada bir yanlış varsa o yanlışa odaklanmalı.."herşeyi birden yanlış sanmamalı" "tek bir olayı genellememeli" "sinirlenmemeli"...


Sakin olup bu zaaftan kurtulmalı...

 
foto:orgutcayli

Etiketler: ,

Matmazel Noraliya'nın koltuğu- Peyami Safa


"Benim ki bütün amalim sendedir, ey avalimin vahdaniyeti, ey vahdaniyetlerin sultanı beni bensiz bırak, sensiz bırakma"...

"Bir tek kişi iyilik ve güzellikle meşgul olsa dahi evler, şehirler, memleketler ve milletler büyük bir saadetle şaduman olurlar. Böyle kimseler yalnız kendi kendilerini tahsis etmekle kalmazlar; rast geldikleri insanlır da hür ve serazat bir ruh ile doldururlar" Philon



"Bir arzu eyledimse aksi oldu. Bunda bir hikmet vardır ve bundaki hikmet bendeki arzuyu öldürmek değilse nedir?"



..



''Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekanın var olmamağa devam edişidir. Deliliğin hiç olmazsı mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."



...Ferid ağlamağa başladı. Nasıl biz, hislerimizin uşakları, nasıl onların kölesi oluyoruz? Nasıl, ben bu kadını öldürmeyi düşünecek kadar onun bende bıraktığı iyi tesir ve hatıralara ihanet edebiliyorum? Onu ben öldürmedim fakat öldüren adamla suç ortağı değil miyim?...



....Eğer bana "bu budur bu"dan başka bir şey söylemeyen müsbet felsefeyi aşamazsam, aklın tamamiyle lüzumsuzluğuna inanacağım. Abes bir varlık nizamı içinde akıl bir körbarsak kadar vazifesizdir. İç güdünün yerini almaya niçin boşuna uğraşıyor? Bu kitaplara ne lüzum var? Maymunun bunlara ve elektriğe ihtiyacı yok. Bir sebepsizlik ve hikmetsizlik nafileliği içinde insan düşüncesinden daha maskara bir mana avcısı olur mu? Avını kendi yaratıyor, sonra onu avlamaya çalışıyor. Evvela buluyor, kendi eserini buluyor, sonra onu arıyor. Kendi kendisiyle saklambaç oynayan bir delinin yanında tımarhanelik deliler daha normal değil midirler? Eğer insanın aradığı mana kendi icadı değilse, manaya mana veren kendisi değilse, bu, Allah'ın hikmetinden başka nedir ki? Bir zerresi insanın şuuruna dolan muazzam bir şuurun niyetinden başka nedir ki?".......







"İnsanlar çocukları numunei imtisal ittihaz edip kalblerini tasfiye edecekleri yerde onlara da kendi ihtiraslarını telkin ile saffe-i ahlakiyelerini bozarlar. Fıtratın elinden lekesiz doğan bu vicdanı kirletirler. Hemen Cenabıhak bu masumu cihanın ve asrın ve muhitin fena telkinatından vikaye buyursun, amin. "



Romandaki etkilendiğim bölümlerden sadece bir kaç tanesi..

Peyami Safanın ruh ve karakter üzerindeki çalışmaları, tespitleri cümleleri çok yerinde..



Bu esinle devam ettiğim diğer kitaplarından da notlar aktarmaya çalışacağım..

Etiketler: ,

Free Counter
Free Counter